Ali Babacan: En kötüye hazırlıklı olmalıyız

DEVA Partisi Genel Başkanı Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı televizyon programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ali Babacan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için ‘Berbat bir rejim’ ifadesini kullandı.

Ali Babacan: En kötüye hazırlıklı olmalıyız

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Halk TV’de gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ‘berbat bir rejim’ olduğunu belirten Babacan, refeandum döneminde kendisinin de propaganda yapmasını istediklerini ancak ‘Beni dinleyen hayır oyu verir’ diyerek bunu kabul etmediğini belirterek, “O dönem ki partinin lideri ve halkın karşşısına çıkan hukukçular halkı kandırdı” diye konuştu. 

Ak Parti’nin hatalı politikalar nedeniyle nitelikli kadrolarını kaybettiğini belirten Babacan, “İşini bilen insan sayısı çok azaldı. Düzgün ve işini bilen insan çok azaldı iktidar partisinde. İstişaresiz kararlar. Bir aile içinde alınan kararlar. Yanlış insanların partiye nüfuz etmesine katı tutum gösterdim. Sorumlu olduğum birimlerde özellikle. Diğer kurumlarda da benzeri şeyleri gördüğümde en tepeye gittim “Yapmayın” diye. Ama dikkate alınmadık, yanlış isimler partide yer aldıkça düzgün insanlar kendini geri çekti.” dedi.

Babacan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Ülkenin durumu çok kötüydü ben o zaman iş dünyasındaydım. İkna ettiler beni, siyasete girdim. Yakın çevremden çok tepki. Ülke için bir mecburiyet bildim, iyi de oldu. O dönem iki yılda Türkiye’nin çehresi çok hızlı değişti. Enflasyonu tek haneye indirdik.

“PARTİYİ KURDUK UYARILAR ALDIK”

Milyonları ilgilendiren güzel şeyler yapmanın hissi çok güzel. Bugün de aynı tablodayız, ekonomi kötü, bir korku iklimi var. Bu ülke için bir şeyler yapma umuduyla bu partiyi kurduk. Yine uyarılar geldi “Siz ne yapıyorsunuz” dediler. “Karşınızda devlet gücü var, bunu size karşı kullanırlar” dediler, biz niyetimize güveniyoruz.

“ANA AKIM MEDYA BİZİ GÖRMEZDEN GELİYOR”

Halk ikna olursa bizi destekler. Önemli olan vatandaşımızın bizi tanıması bilmesi. Ne olacak ki her şeyi göze aldığınızda o korku dağılıyor. Tutuklanma riskinde de bahsettiler. “Git kendi işinle uğraş” dediler ama ülke bu haldeyken içimiz el vermez. Kararı vereli bir yılı geçti, parti kuralı iki ay geçti. Bunların hiçbiri olmadı ne bir tehdit aldık ne başka bir şey. Ama ana akım medya bizi görmezden geliyor. Bundan şikayet edemeyiz. Biz çalışacağız gereğini yapacağız.

“BAKANLIK DÖNEMİMDEKİ AÇIKLAMALARIMIN ALTINA AYNEN İMZA ATABİLİRİM”

13 yıllık bakanlık döneminde yaptığım açıklamaların hepsine aynen imza atabilirim. Farklı düşünüp bir başka konuşmadım. Ama düşündüğüm her şeyi konuşmadım. Kamuoyu önünde. Çünkü bir yapının içindesiniz. O yapıyı korumak ve içeriden düzeltmenin mücadelesini verdim. O görüş ayrılıklarını dışarıya yansıtmamaya çalıştım. Bunu şahidi de çok. Bakanlığımın son dönemleri bazı uyarılarımı da yaptım. Geçmişe doğru inanmadığım bir şeyi söyleyip kimseyi yanıltmadım. Siyasetin bir tiyatro yönü de var tabi ama ben bunu yapmadım.Şu tartışma konusu, eleştiri olarak kaldı. “Daha yüksek sesli eleştiri yapabilirdi” partilerin tüzükleri oluyor, çok ciddi yaptırımlar var. İçeriden olan bir şeyi dışarıda konuşamıyorsun. İktidar partisi bu konuda askeri bir sıkılığa ulaştı. Dışarıya hiçbir şey yansıtamıyorsun.

Yeni bir siyasi partiyiz bunlara dikkat etmeye çalışıyoruz. Çok geniş bir istişare ile kurduk bu ortamı.

“AK PARTİ KENDİ ELİYLE İNŞA ETTİĞİNİ KENDİ ELİYLE YIKIYOR”

Ülkem adına çok üzülüyorum, kendi adıma da üzülüyorum. Adeta Ak Parti kendi eliyle inşa ettiğini kendi eliyle yıkıyor. Ülkenin itibarı mahvolmuş durumda, ekonomi keza öyle. İşini bilen insan sayısı çok azaldı. Düzgün ve işini bilen insan çok azaldı iktidar partisinde. İstişaresiz kararlar. Bir aile içinde alınan kararlar. Yanlış insanların partiye nüfuz etmesine katı tutum gösterdim. Sorumlu olduğum birimlerde özellikle. Diğer kurumlarda da benzeri şeyleri gördüğümde en tepeye gittim “Yapmayın” diye. Ama dikkate alınmadık, yanlış isimler partide yer aldıkça düzgün insanlar kendini geri çekti. Devlet içerisinde hangi yapı olursa olsun. Bir kulüp, dernek, dini oluşum. Devlet yönetiyorsanız, hiçbir grubun ağırlığına izin verilmemelidir.Hiçbir birimin şu adamcı, şu memleketçi şeklinde doldurulmaması lazım. O tip yapılarla bir pazarlığa girmek gibi bir ilişki biçimi. Ak Parti öncesinde de vardı bu durum.

“SİYASET YAPMAYIP ÜLKEYE ÇOK ŞEY KATACAK İNSANLAR VAR” 

Şu anda biz teşkilatlanmaya başladık. Arkadaşlarımızla konuştuk, her bir teşkilat o ilin insanlarını yansıtmalı diye. Kadın erkek dengesi çok önemli. Yüzde 35 kadın kotası koyduk, bunu yapan tek partiyiz bu konuda. Dün yine 5 saatlik bir toplantı yaptık. Buna rağmen bazı illerde kadın başvuruları çok düşük. O zaman “Siz bulup, teklif götüreceksiniz” dedik. Kurucularımıza bakacak olursanız, çok farklı görüşleri savunmuş insanlar var. Onlar birbirini dengeliyor. İl-ilçe teşkilatlarında doğru kombinasyonları kurabilirsek, partinin ilerde sağa sola çekmesinin önüne geçer. Mutabakat oluşturacağımız politika Türkiye’nin de mutabık olabileceği fikirler olacak. Kurucularımız arasında siyaset yapmamış insanların sayısı çok fazla. Hiç siyaset yapmayıp ülkeye çok şeyler katacak insanlar var. Daha önce siyaset yapmış arkadaşlar da var tabii ki onların tecrübeleri önemli.

“KOALİSYON BİTECEK DİYENLER ŞİMDİ İTTİFAKA MECBUR OLDU”

Parlamenter sistem varken Türkiye’de seçim öncesi her parti kendi kimliği ile seçime girerdi. Tek parti ya da koalisyon olurdu. Yeni sitem öyle yanlış oldu ki, seçim öncesi ittifakları mecbur kıldı. “Koalisyon bitecek” diyenler, şimdi ittifaka mecbur oldu. İnsanları yanılttılar o gün. Bana da “anlat” dediler.

“PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI’NA GEÇİLDİĞİNDEN BERİ ÜLKEDE DİKİŞ TUTMUYOR”

“İnsanlar sana güveniyor” beni parti yüzü seçmişler. Siz yanlış yapıyorsunuz dedim o dönem. Ben konuşursam insanlar “Hayır”a oy verir dedim. Berbat bir sistem oldu. Parlamento saf dışı kaldı. Yargı atamaları dahi iktidarın başındaki kişi tarafından belirlenir oldu. Ne zaman ki Cumhurbaşkanlığı forsu ile bir parti logosu yan yana kondu. O günden beri ülke dikiş tutmadı.

“EKONOMİDE EN KÖTÜYE HAZIRLIKLI OLMAMIZ LAZIM”

Yardım ettiğimiz ülkelerin kendi iç basınında “Türkiye’ye minnettarız” diye bir şey çıkıyor mu. Tamamen iç propaganda. Oradaki yardım, içeriye “Bakın ne kadar güçlüyüz” propagandası için. Saygın bir ülke dışarıya nasıl yardım yapar bilirim. Uzun dönem Dışişleri Bakanlığı yaptım. Dış politikayı iç politikanın malzemesi yaparsanız, bu duruma düşersiniz.Covid-19 öncesinde de Türkiye’nin finansal bünyesi yıpranıyordu. Merkez Bankası rezervleri boşalmıştı. Bir günde bitirdiler yedek akçeleri. Genç işsizlik rekorunu salgından önce gördük. Problemlerimiz çok büyüktü, bunun üzerine salgının etkilerini yaşıyoruz. Hastalığın ne kadar süreceği, aşının ne zaman bulunacağı bunun ekonomik etkilerinin ne getireceği belli değil. En kötüye hazırlıklı olmak lazım. Türkiye’de önemli projeler yapıldı gerçekten ama bunların maliyetlerine baktığımızda çok daha düşük maliyetli yapılabilirdi. İhaleler şeffaf yapılsaydı. Ben Hazine Bakanı olduğumda devletin borcu milli gelirin yüzde yetmişiydi. Bizim dönemimizde bu yüzde 28’lere indi. Şimdi bunu yüzde 40’lara çıkardılar.

“EKONOMİYİ DÜZELTMELERİ ÇOK ZOR”

IMF Türkiye için bir iflas programı hazırlamak istedi. Ben dedim bunu sizden duymak istemiyorum. Biz bunu ödeyeceğiz. Borçlanıp eski borcu ödeyeceğiz. Her yeni borçlanma daha düşük maliyetli olacak. Böyle böyle yüzde 74’den yüzde 28’lere indi. Önce güven ve itibar lazım. Şu anki yönetimin en önemli sorunu bu. Ekonomiyi düzeltmeleri çok çok zor.

Dünyada hala dost olduğumuz istişare ettiğimiz insanlar demokrat insanlar. Geniş bir çevremiz var çok şükür.

“TERÖRLE MÜCADELESİNİN SONUNA KADAR VERİLMESİ GEREK”

İş insanı işinin başında olur, Bizde aile disiplini bu. Ben de babam da dedem de tavla bilmez. Ailede sigara içen olmaz. Mithat Sancar’ın eş başkan seçilmesine sevindim. İyi bir akademisyen. Mithat Bey’in eş başkan olması sanki faydası olacak gibi. Keşke parti olarak da bu görüşü savunabilseler.Bölücü terör örgütü Türkiye’nin siyasetine de müdahil. Keşke siyaset terör örgütlerini gölgesi altında olmasa. Şiddet tamamen sona erse, teröre karşı mücadelenin sonuna kadar verilmesi gerek. He beraber bunun için mücadele edelim. Şiddet artık bugünün gündemi değil, bir yere varamazsınız. Bir yerde hak özgürlük mücadelesi silahlı mücadeleye dönebiliyor. Mücadele meşru yöntemlerle olmalı.

“HALK SİZE ŞİKAYET EDİN DİYE İKTİDARI VERMEDİ”

Türkiye’de hiç seçim olmayabilirdi. Ne oldu yerel seçimler oldu. İstanbul’da yaşananlar ortada ama, seçim hiç olmayabilirdi de toplum buna izin vermedi. Toplumun büyük potansiyeli var, siyaset bunu kutuplaştırıyor. Ramazan’ın daha ikinci üçüncü günü iktidar, muhalefeti ötekileştiren söylemle ortaya çıkıyor. En azından “Ramazan ayı geldi gelin bir araya oturalım” denilebilirdi. Ben bunu beklerken esip, gürlemeler. Yazık. İktidar gelecek ile ümidi oluşturamayınca, halkı nasıl elinde tutacak? Korkuyla. “Beni destekle yoksa darbe olur”, ”Beni destekle yoka şu olur, yarımlar kesilir.” Gerçeklik ayından bağımsız değerlendirmem. İktidara düşen gereğini yapmaktır. İsteyip de yapamayacakları bir şey yok. Bu halk size neden bu kadar destek verdi “Gereğini yapın” diye. Geri dönüp de halka şikayet edin diye değil.İçeri de dışarıda gerçekten düşmanlar olabilir ama iktidara düşen bunun gereğini yapmaktır. Gelip gidip halka şikayet etmek değil.

“AK PARTİ’DE KORKUNÇ BİR NEMALANMA KAVGASI VAR”

Bizim gibi düşünen iyi arkadaşlarımızın sayıları (Ak Parti’de) çok azaldı. Bir çabaları var ama beyhude, ben olmayacağı için yeni bir parti kurdum. Korkunç bir nemalanma kavgası var. Kazanç o tarafa itiyor insanları, maddi kazanç elde etmek.Benim siyasete girmeme vesile olan kişi Sayın Gül. Benim müşterimdi biz oradan tanıştık. Ben siyasilerle görüşmedim, daha önce. Allah muhtaç etmesin kimseye böyle bir aileydik. Daha sonra yeni parti kurulurken 2001’den “Böyle bir şey düşünür müsün?” dedi. Abdullah Bey düzgün bir siyaset adamı. Bütün güç sınavlarından geçip ahlakını korumuş bir insan. Türkiye’nin yeni bir siyasi partiye ihtiyacı olduğunu görünce, bize desteğini açıkladı. İlişkimiz istişari bir ilişki. Ayda bir telefonla yarım saat konuşuyoruz.

“SİYASET TOPLUMDAN ÇOK KOPTU”

Bayramlar çok önemli bir dostluk vesilesi. Barış için bir vesile, kırgınlıklar olur ama gelip geçici. Bayramları kırgınlıkları gidermek için bir vesile bilmek lazım. Bunu herkes kendi için, siyasetçiler de ülke için yapmalı. Siyaset toplumdan çok koptuğu için bu ruhu yakalayamıyor. Biz parti olarak bunun için gayret göstereceğiz. Hemen hemen bütün siyasi partilerle diyalog kanallarımız oluştu. Diyalog ayrı iş birliği ayrı bir şey. Önemli olan herkesle konuşuyor olabilmektir.Üç haftadır, il ve ilçe teşkilatlarına yönelik çalışmalarımız var. Seçime girmek için 41 ilde teşkilatlanması, kongre yapması ve bunun üzerinden 6 ay geçmesi gerekiyor. Bu A planı bir de B planı var. Meclis’te grubu varsa diğerlerine gerek kalmıyor.Bunu İYİ Parti kullandı ama bizim bu konuda hiçbir değerlendirmemiz yok. Seçim konuşulur o zaman gündeme gelir bunlar. Şimdiden böyle bir konuşmayı doğru bulmuyoruz. Biz A planı üzerinde çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.